Çin’in Vuhan kentinde tespit edildikten sonra dünya çapında yayılan yeni koronavirüs, tüm önlemlere rağmen etkisini sürdürüyor.
SARS-COV-2 diye bilinen virüs nedeniyle Kovid-19 hastalığına yakalananların sayısı 1 milyon 252 bin 88’e, bu hastalıklardan ölenlerin sayısıysa 68 bin 49’a ulaştı. Öte yandan virüsün kaynağıyla ilgili spekülasyonlar da bitmek bilmiyor. Bu iddialardan biri de virüsün ardında 5G teknolojisinin bulunduğu iddiası. Bu iddialar doğrultusunda çeşitli bölgelerde baz istasyonlarına saldırılar bile düzenlendi. Basında ve sosyal medyada yer alan bazı yorumlar, yeni koronavirüsü 5G teknolojisinin yarattığını ya da bağışıklığı zayıflatarak Kovid-19 olmayı kolaylaştırdığını öne sürüyor. Ancak bilim insanlarının söz konusu iddialara dair farklı görüşleri var.
Soner Yalçın ve Bedri Baykam da topa girdi
Ancak dünyada epey popüler hale gelen ve bu gibi saldırılarla sonuçlanan benzer iddialar Türkiye’deki köşe yazarları tarafından da dile getirildi. Soner Yalçın’ın kaleme aldığı yazıda koronavirüsün 5G teknolojisiyle ilgili olduğu ifade edildi. Yalçın, “5G denemesi mi koranavirüse yol açtı? Yoksa koranavirüs mü, 5G teknolojisinin önüne geçmek için piyasaya sürüldü? Zaman sorunun yanıtını ortaya çıkaracak mutlaka. Ama konum şu: Biz bu tür tartışmaları hiç yapmıyoruz. Yaptırmıyorlar!” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet gazetesinden Bedri Baykam da 26 Mart 2020 tarihli yazısında 5G’yi kast ederek teknolojinin virüsün altında yatan gerçek sebep olabileceğini söyledi. Baykam, İtalya ve Güney Kore gibi ülkelerin değişen teknolojiyi yoğun olarak kullandığını ve Diamond Princess yolcularının da yüksek hızda internet erişimi olduğunu vurguladı.
“İddialar komplo teorisinden kaynaklanıyor”
Öte yandan Teyit.org’a göre 5G’nin Kovid-19 hastalığına sebep olduğu iddialarını komplo teorisi diye nitelendirmek gerekiyor. Çünkü 5G’nin Kovid-19’a sebep olduğunu ortaya koyan herhangi bilimsel bir çalışma bulunmuyor.
Virüsün henüz tam olarak tespit edilemeyen bir canlıdan insanlara bulaştığına dairse bulgular mevcut. Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin (CDC) internet sitesinde yer alan bilgiye göre deve, yarasa, sığır ve kedi gibi hayvanlarda bulunabilen koronavirüsler nadir de olsa insanlara geçebiliyor. SARS ve MERS hastalıklarına yol açan koronavirüsler de hayvanlardan insanlara geçmişti.
Yeni koronavirüsün insan yapımı olmadığına yönelik bir kanıt da Nature Medicine’de yer alan bir makaleden gelmişti Scripps Araştırma Enstitüsü’nden Kristian G. Andersen, Edinburgh Üniversitesi’nden Andrew Rambaut, Columbia Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu’ndan W. Ian Lipkin, Sydney Üniversitesi’nden Edward C. Holmes ve Tulane Üniversitesi’nden Robert F. Garry’den oluşan araştırma ekibi, virüs yüzeyindeki sivri uçlu proteinleri kodlayan genetik dizileri analiz ettiklerini açıklamıştı.
Buna göre virüsün reseptörlere tutunmada kullandığı bu sivri uçlu proteinler insan hücrelerindeki belirli reseptörleri hedeflemede o kadar etkili ki mevcut teknolojinin böyle bir yapı oluşturması mümkün görünmüyor.
“Bilimsel ve mantıksal temeli yok”
Hacettepe Üniversitesi’nden Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’a göre 5G’nin veya başka bir teknolojinin bu virüsü ortaya çıkarmış olma ihtimali yok.
Independent Türkçe’ye konuşan Ceyhan, “Ya biri dalga geçmiş ya da ilgi çekmek için böyle şeyler söylüyorlar” dedi ve ekledi:
Radyasyonun bu şekilde bir mutasyona yol açması mümkün değil. Çünkü bu, radyasyon gibi bir etkenin bir gen parçasında değişiklik yapmasıyla çıkmış bir virüs değil.
Ceyhan, yeni koronavirüsün 5G teknolojisiyle ilişkili olduğu iddiasını “desteksiz, bilimsel ve mantıksal bir temeli olmayan bir komplo teorisi” diye niteledi.
Virüsün tamamen doğal mutasyonla ortaya çıktığını söyleyen Ceyhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bu koronavirüsün yüzde 81’i yarasa koronavirüsünden yani SARS virüsünden, yüzde 19’u da tamamen pangolin koronavirüsünden oluşan bir gen yapısına sahip. Yani bir laboratuvar ortamında ya da böyle bir teknolojik imkanla yapılsa içinde bunlar dışında genler de olurdu.
ABD’nin yüzde 29’u inanıyor
Kovid-19’a 5G’nin sebep olduğu iddiaları dünyada da ses getiriyor. Teyit 28 Mart 2020’de konuyla ilgili bir Teyitpedia yazısı da yayımlamıştı. Yeni koronavirüs salgını sırasında komplo teorisyenlerinin fazla mesaide olduğunun altını çizen yazıya göre, ABD’lilerin yüzde 29’u bu teoriye inanıyor.
Ülkede yaşanan son olaylar da araştırmayı destekler nitelikte. Huffington Post’un haberine göre popüler şarkıcı Keri Hilson sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla 5G’nin Kovid-19’a sebep olduğunu ileri sürdü ve kullanıcılara telefonlarını kapatma çağrısında bulundu. Paylaşımın ardından Amerikan Halk Sağlığı Derneği Başkanı yaptığı açıklamada hastalığın hayvan kaynaklı olduğunu ve 5G ile alakalı olmadığını belirtti. Birleşik Krallık’ta yayın yapan Fullfact isimli doğrulama platformu Şubat ve Mart 2020’deki analizlerinde, 5G’nin Kovid-19’a neden olduğuna dair herhangi bir kanıt olmadığı ifade etmişti.
Farklı ülkelerden uzmanlar 5G teorisini reddediyor
Uzmanlar Çin, Güney Kore, Birleşik Krallık ve ABD’nin 5G teknolojisinin ticari kullanımına öncülük ettiğini kabul ediyor. Ancak koronavirüs 5G şebekeleri olmayan birçok ülkede de (örneğin, Malezya, İran, Fransa, Singapur ve Nijerya) hız kazandı.
AFP’ye konuşan uzmanlara göre radyasyon nedeniyle 5G ağlarının ve genel olarak mobil ağların kullanımıyla ilgili sağlık endişeleri olsa da virüslerle hiçbir ilgisi yok.
İskoçya’da 5G’yi test eden Glasgow Üniversitesi’nde araştırmacı olan Yusuf Sambo, “Evet, 5G’nin sağlık üzerindeki etkilerine dair endişeler var, ancak viral enfeksiyonlarla değil, kanserle ilgili” dedi.
Surrey Üniversitesi’nde kablosuz iletişimdeki maruziyet alanında uzmanlaşmış araştırmacı Fabien Heliot da 5G’deki dalga biçimlerinin 4G’ye benzer şekilde tasarlandığını söyledi. Heliot’a göre 5G’nin olası yan etkileri 4G, 3G, 2G, Wi-Fi’la aynı. Çünkü tüm bu kablosuz iletişim teknolojileri enerjiyi yayan EM dalga biçimini kullanıyor.
Heliot ayrıca, canlı bir varlık olarak virüsün, radyasyon tarafından yaratılamayacağını söyledi:
Aslında tam tersi bir durum var. Radyasyonun canlılara zarar vermemesini sağlamak için kurallar koyuluyor.
5G teknolojisi bağışıklık sistemini zayıflatır mı?
5G’nin koronavirüsle ilişkisine dair bir diğer görüş de bu teknolojinin bağışıklığı zayıflattığını ve enfekte olmayı kolaylaştırdığını iddia ediyor. Ancak Reading Üniversitesi’nden hücre mikrobiyolojisi uzmanı doktor Simon Clarke’a göre bu iddia “tam bir saçmalık”.
BBC’nin aktardığına göre Clarke, 5G’nin bağışıklık sistemini zayıflattığı fikrinin herhangi bir incelemeye dayanmadığını söyledi ve ekledi:
Bağışıklık sistemi yorulmak veya iyi bir beslenme düzeni uygulamamak gibi her türlü şeyle zayıflayabilir. Bu dalgalamalar çok büyük olmasa da sizi enfekte olmaya açık hale getirebilir.
“Radyo dalgaları sizin ısınızı artırırken fizyolojinizi bozabilir. Yani bağışıklık sisteminize zarar verebilir” diyen Clarke, şöyle devam etti:
Ancak 5G radyo dalgalarının (enerji seviyeleri) azdır ve bağışıklık sistemini etkileyecek kadar güçlü değildir. Bu konuda çok sayıda çalışma var.
Üsküdar Üniversitesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Haydar Sur da söz konusu iddianın “zorlama” olduğunu ifade etti.
Independent Türkçe’ye konuşan Sur’a göre 5G’nin yarattığı immün sistem zayıflığından çok daha fazla faktör bağışıklığı etkiliyor.
“Doğada tahribat yaratmış insanların bunu getirip sadece bir faktöre bağlaması akıl dışı” diyen Sur, sözlerini şöyle sürdürdü:
İnsanlar hayvanların habitatına el koyup doğal dengeyi değiştirdi. Ozon tabakası, küresel ısınma var, iklimler değişiyor, bitki örtüsü değişiyor… Bütün dünyanın ekolojik dengesi değişirken bu kadar faktörün etkisinin olmayıp da 5G’nin olduğunu kim, hangi araştırmayla buldu acaba?
Bir hipotezin doğrulanması için araştırma yapılması gerektiğini ve bu gibi fikirlerin araştırılmadan yayılmasının doğru olmadığını vurgulayan Sur, şunları ekledi:
Virüslerde insan-insan, insan-hayvan ve hayvan-hayvan etkileşimleri, doğal yaşam alanları değiştikçe yeniden şekillendiği sürece, hayvandan insana virüsün geçişi, virüsün tekrar hayvanlara geçişi, sonra insan üzerinde mutasyona uğrayıp insandan insana geçişi gibi zincirleme olaylar, yeni koronavirüs gibi birçok virüsü ortaya çıkaracaktır. Bu ne ilk ne de son.
“Bu haberler mücadeleye zarar veriyor”
Öte yandan Mehmet Ceyhan’a göre İnsanların bu komplo teorilerini bırakıp, “Salgının nasıl bitirilebilir, ben nasıl katkı koyabilirim?” diye düşünmesi gerekiyor.
“Bunlar salgınla mücadeleye zarar veren haberler. Çünkü insanlar bunlara odaklanıp yapması gerekenleri yapmıyor” diyen Ceyhan şunları söyledi:
Ben bu tip haberlerin yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sosyal medyaki bu tavsiye ve komplo teorileri özellikle yazılı ve görsel medyaya geçtiği zaman milyonlara ulaşıyor. İnsanların kafası karışıyor. O yüzden yazılı ve görsel medyanın bunlardan uzak durması gerek.
İspanyol Gribi’nde I. Dünya Savaşı’ndan daha fazla kişinin hayatını kaybettiğini ifade eden Haydar Sur da sözlerini şöyle sürdürüyor:
O günler çabuk unutuldu. Bu boyutta ölüme yol açmasın diye önlemler alınıyor. Bunlar ortak aklın güzel önlemleridir. Bunlara sahip çıkacağız.
Aşı ve ilaç çalışmalarının devam ettiğini vurgulayan Sur, “Ümitsiz değilim. kurallara uyalım, aşı ve tedavinin bulunmasını bekleyelim” dedi.
Koronavirüsün laboratuvardan kaçtığı iddia edilmişti
Senatör Tom Cotton, 30 Ocak tarihli Twitter paylaşımında, Çin’in koronavirüsün de yer aldığı en ölümcül patejonlerin çalışıldığı süper laboratuvarları olduğunu iddia etmişti. 22 Şubat’ta New York Post için görüş yazısı yazan yazar Steve Mosher de “Çin’in masalına inanmayın: Koronavirüs laboratuvardan sızmış olabilir” başlığıyla benzer iddiaları dile getirmişti.
Öte yandan Forbes’a göre konuyla ilgili tek veri, salgının ilk kez tespit edildiği Vuhan’da 4. biyogüvenlik seviyesine sahip bir laboratuvar (BSL-4) bulunması. Bu laboratuvarda diğer patojenlerin yanında bazı koronavirüs türlerinin de bulunması, bu iddialara delil olarak gösteriliyor.
Ancak Ebola, Lassa ateşi ve Marburg virüslerinin çalışıldığı bu BSL-4 tesisleri, en yüksek seviyede güvenliğe sahip biyo-laboratuvarlardan oluşuyor. BSL-4 olarak adlandırılacak tesislerin, yanlış maddeleri içerde, doğru maddeleri dışarda tutabilecek havalandırma sistemleri, güçlendirilmiş duvarlar ve güvenlik sistemlerine sahip olması gerekiyor.
Ayrıca sadece Vuhan’da değil; Atlanta, Galveston, Hamilton ve San Antonio da dahil olmak üzere ABD’nin çeşitli bölgelerinde en az 6 BSL-4 tesisi bulunuyor. Bu tesislerde de pek çok tehlikeli patojen üzerinde çalışmalar yürütülüyor.
Kaynak: The Independentturkish